6 gezegenli bir yıldız sistemi keşfedildi!
Çarşamba günü Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, Samanyolu’nda bulunan altı gezegenli bir yıldız sistemi, yaklaşık 4 milyar yıl önce oluşmuş. Güneş benzeri bir yıldızın çevresinde harmonik bir şekilde dönen bu benzersiz kozmik aile, diğer gezegen sistemlerinin oluşumuyla ilgili önemli ipuçları sunabilir. Sistemin Dünya’dan yaklaşık 100 ışık yılı uzaklıkta bulunması, keşfin ekstra ilginç kılan özelliklerinden biridir.
Araştırmayı yöneten Chicago Üniversitesi’nden Dr. Rafael Luque onu ‘mükemmel Güneş sistemi’ olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyor:
Gezegenlerin nasıl oluştuğunu incelemek için ideal, çünkü bu Güneş sistemi bizimki gibi kaotik bir başlangıç yapmamış ve oluşumundan bu yana hiç bozulmamış.
Washington Üniversitesi’nde fizik profesörü olan ve araştırmada yer almayan Tansu Daylan, “Bu durum, bir gezegen sisteminin erken evrelerindeki yörünge mimarisini inceleme şansı sunuyor” diyor. Coma Berenices takımyıldızında bulunan Güneş’e benzer parlak yıldız HD110067’nin yörüngesinde altı ötegezegen bulunuyor. Bu gezegenler, Samanyolu’nda yaygın olarak rastlanan ve ‘alt Neptünler’ olarak adlandırılan sınıfa ait. Neptün’den küçük, ancak Dünya’dan büyük olan bu gezegenler, yoğunluk açısından Güneş sistemimizdeki gaz devlerine daha yakın bir özellik gösteriyor.
Bilim insanları, sistemin içinde daha fazla gezegen olabileceğini düşünüyor. Şu ana kadar tespit edilen altı gezegen, genellikle Dünya’nın iki ila üç katı büyüklükte, ancak Güneş sistemi içindeki gaz devlerine daha yakın yoğunluğa sahip. Bu gezegenlerin yörüngeleri dokuz ila 54 gün arasında değişiyor, bu da onları yıldızlarına (Venüs’ün Güneş’e olan uzaklığından daha yakın) daha yakın ve aşırı sıcak hale getiriyor.
TESS ve CHEOPS araştırma uyduları tarafından yapılan ek gözlemler, sadece altı alt Neptün’ün varlığını doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda bu gezegenlerin birbirleri üzerinde kütleçekimsel etkiler uyguladığını ve senkronize bir düzen içinde yörüngede döndüklerini gösteriyor.
Astronomlar bu durumu “rezonans” olarak adlandırıyor. Yani, yıldızın çevresinde dönen gezegenlerin, yörüngeleri üzerinde belirli bir uyum içinde olmaları durumunu ifade eder. Bu durum, gezegenlerin birbirleriyle rezonansa girmiş olmalarına işaret eder. Ancak, bu rezonans durumu, çok gezegenli bir sistemde zaman içinde nadiren korunan bir konfigürasyondur. Örneğin, Güneş sistemi içindeki gezegenler arasında rezonans bulunmamaktadır.
Astronom Luque, gözlemlere dayanarak, bu rezonansın günümüze kadar sadece 100 sistemden birinde korunduğunu belirtiyor. Bazı kaotik olaylar, örneğin yıkıcı bir çarpışma veya güçlü çekim kuvvetine sahip dev bir gezegenin oluşumu gibi etkenler, bu rezonans örüntüsünü hızla ortadan kaldırabilir.
Bu sistemdeki gezegenlerin yörüngelerinin milyarlarca yıldır büyük bir düzen içinde olduğu fikri, sistem oluşurken meydana gelen kaotik olaylardan kaçındığını düşündürmektedir. Bu, Güneş sistemi için geçerli değildir çünkü Güneş sistemi, gezegenlerin oluşumu sırasında çeşitli çarpışmalar ve etkileşimler sonucunda şekillenmiştir. Bu olaylar sonucunda, Jüpiter ve Satürn gibi dev gezegenlerle birlikte daha küçük gezegenlerin de yer aldığı bir düzen oluşmuştur.
6 gezegenli yıldız sisteminin kozmik senfonisini dinleyin!
HD 110067 sistemi, bilim insanları tarafından benzersiz bir yapıya sahip olarak değerlendiriliyor. Altı gezegenin kusursuz bir koreografiyle hareket etmesi, araştırmacıların her bir gezegeni müzikal bir kompozisyonla ilişkilendirmesine olanak tanıyor. Bu sistem, çıplak gözle görülemese de 100 ışık yılı uzaklıkta bulunması nedeniyle oldukça yakın kabul ediliyor ve bu da onu diğer yıldız sistemlerinden daha parlak kılıyor.
Bu keşfin önemi, geçmişte keşfedilen yüzlerce yıldız sistemi arasında öne çıkmasını sağlıyor. HD 110067 sistemi, gezegenlerin oluşumunu incelemek için son derece elverişli bir konumda bulunuyor. Gezegenlerin neredeyse aynı büyüklükte olmaları ve sistemdeki doğal denge, gök bilimciler için büyük bir avantaj sağlıyor. Bu durum, gezegenleri karşılaştırmayı kolaylaştırarak, gezegen oluşumu ve evrimi konusunda daha derinlemesine bir anlayış elde etmelerine yardımcı olabilir.
Ancak, mükemmel senkronizasyona sahip bu gezegenlerin yaşanabilir bölgede bulunmaması önemli bir noktadır. Bu durum, astrobiyologların yaşamın varlığı için uygun koşullar aradığı “yaşanabilir bölge” kavramıyla çelişmektedir. Dolayısıyla, Dünya dışında yaşam arayışı devam etmektedir. Bu sistem, bilim insanlarına evrende yaşamın olası olup olmadığını anlamak için daha fazla ipucu sağlayabilir.
Sonraki Yazı
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.