Salvador Dali hakkında bilinmeyenler! Sanatçının eserleri ve en az eserleri kadar tuhaf olan hayatı hakkında öne çıkan bilgiler sizlerle.
Salvador Dalí, 20. yüzyılın en ünlü ressamlarından biri olarak tanınır. Sürrealist eserleri kadar renkli ve tuhaf hayatıyla da büyük ilgi görmüştür.
Dali’nin sanat eserleri, sadece tuval üzerinde değil, aynı zamanda popüler kültürde de derin izler bırakmıştır. Eserlerinin yanı sıra kendine özgü tarzı, özellikle bıyığıyla tanınması, birçok yapımda referans olarak kullanılmıştır. En ünlü eserlerinden biri olan “Belleğin Azmi”nde yer alan eriyen saatler, The Simpsons gibi popüler TV dizilerinden haber kapaklarına kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkmaktadır.
İspanyol sanatçının kariyeri beklenmedik olaylarla doludur. Eserlerini inceleseniz bile, Salvador Dali’nin 11 Mayıs 1904’te doğduğu tarihten bu yana geçen bir asır boyunca dünyayı ne kadar etkilediğini belki de tam olarak kavrayamazsınız.
İşte Salvador Dali hakkında bilmeniz gereken bazı tuhaf gerçekler!
1. Salvador Dali Resme Küçük Bir Çocukken Başladı
Bilinen ilk eseri olan “Figueras’a Yakın Manzara” adlı tabloyu, Salvador Dali, 1910 yılında sadece 6 yaşındayken yapmıştır. Bu yağlı boya çalışması, doğduğu Katalonya’daki bir manzarayı yansıtmaktadır ve günümüzde Salvador Dali Müzesi’nde St. Petersburg, Florida’da sergilenmektedir. Aynı şekilde, sanatçı ilk büyük başarısını da oldukça genç yaşta elde etti. Bahsedilen en ünlü eseri olan “Belleğin Azmi”ni Salvador Dali, henüz 27 yaşında bir gençken yaratmıştır.
2. Salvador Dali İyi Bir Öğrenci Değildi
Dali, genç yaşlarından itibaren geleneksel öğrenme yöntemlerinin sınırlarına hapsedilmiş bir öğrenciydi. Zeki olmasına rağmen dikkati kolayca dağılan bir çocuktu. Öğrenmek yerine defterlerini karalamaya meraklıydı. Eğitim hayatına, 4 yaşında memleketi Figueres’de bulunan yerel bir devlet okulunda başladı. Ancak sadece iki yıl sonra babası, Dali’nin daha iyi bir eğitim alabilmesi için Fransızca konuşulan özel bir okula geçmesine karar verdi. Ortaokul yıllarında, kendi anılarında belirttiği gibi, Dali, sınıf arkadaşları ve öğretmenlerinin dikkatini çekmek için merdivenlerden aşağı atlayarak ilgi arama eğilimi gösteren bir öğrenci haline geldi.
Mezuniyetinin ardından babası, Madrid’deki Güzel Sanatlar Okulu’na gitmesi konusunda ısrar etti. Babası, eğer sanatçı olmak istiyorsa, en azından eğitimini tam anlamıyla alarak yetkin bir ressam olması gerektiğini düşünüyordu. Ancak, Dali bu okuldan da çıkarıldı, üstelik iki kez… İlk olarak 1923’te, öğrenci protestolarında yer aldığı, ressam Daniel Vázquez Díaz’ın da bulunduğu öğrenci hareketlerinin bir parçası olarak, resim bölümünde haksız yere reddedildiğini düşündüğü bir olay nedeniyle atıldı. Bununla birlikte, Dali bir sonraki yıl okula geri döndü, ancak 1926’da tekrar atılmak üzereydi…
Dali, otobiyografisinde ikinci olayın, sözlü sınava girmeyi reddetmesinin ardından gerçekleştiğini ve bunu şu sözlerle açıkladığını yazmaktadır:
“Kuşkusuz, bu üç profesörden çok daha zekiyim. Dolayısıyla onların sınavına girmeyi reddediyorum. Konu hakkında oldukça bilgi sahibiyim.”
Bu olay, sanatçının akademik kariyerinin sonunu işaret eder.
3. Salvador Dali Kendisine Halüsinasyon Gördürürdü
Salvador Dali, bilinçaltına erişmeye yardımcı olmak amacıyla geliştirdiği “Paranoyak-Kritik” adını verdiği yöntemin öncü isimlerinden biridir. Dali, bu yöntemi şu şekilde tanımlamaktadır:
“Eleştirel yorumlama ile hezeyan olgusunun ilişkilendirildiği, temelleri irrasyonel bilgiye dayalı doğaçlama bir yaklaşım.”
Dali, bu sıradışı duruma alkol veya uyuşturucu kullanmadan ulaşmaya çalışmak için görsel nesnelere odaklanır ve içinde farklı imgeler görmeye çalışırdı, sanki bulutlara uzun süre bakıldığında ortaya çıkan şekiller gibi. Ayrıca, bir kaşık tutarak ve kucağında bir karıştırma kabıyla uyumaya çalışarak kendini uyanıklık ile uyku arasında bir noktada tutmaya çalışırdı. Bu durumda uyukladığında, kaşık kabın içine düşer ve bu fiziksel etki onu hemen uyanık hale getirirdi. Dali’nin uzmanı Bernard Ewell’e göre, Dali sık sık bu yöntemi kullanarak kendisini yarı uyanık, rüya gören bir durumda tutmayı amaçlardı.
4. Salvador Dali, Sigmund Freud Hayranıydı
1924 yılında Paris’te Sürrealist akımın yükselişi sırasında, eserleri Fransızcaya çevrilmeye başlanan Sigmund Freud, Sürrealizmin önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir. Bu dönemde, Madrid Sanat Okulu’nda genç bir öğrenci olan Dali, Freud’un eserleriyle tanışacak ve psikanalitik düşünceler, özellikle rüyalar ve bilinçaltı üzerine olan görüşleri, Dali’nin sanatsal üretimine derin bir etki yapacaktır. Freud’un “Rüyaların Yorumu” kitabı, Dali için “Hayatımın en büyük keşiflerinden birini sağlayan kitap” olarak nitelendirilir.
Ancak, başlangıçta bu hayranlık karşılıklı değildi. Freud, Sürrealist hareketi “aptalca” olarak görmüş ve avangart sanata pek ilgi duymamıştır. Yine de, Dali Freud ile tanışmaya kararlıydı. Otobiyografisinde bahsettiğine göre, Viyana’ya yaptığı üç ziyaret de neredeyse aynı şekilde gerçekleşmiştir:
“Sabahları Czernin Koleksiyonu’ndaki Vermeer tablosunu görmeye gittim ve öğleden sonra Freud’u ziyaret edemedim çünkü sağlık nedenleriyle şehir dışında olduğunu öğrendim.”
Sonunda 1938 yazında, Dali 82 yaşındaki Freud ile Londra’da bir görüşme ayarlayabildi. Dali, bu buluşmayı şu şekilde anlatmaktadır:
“Kelimeler azdı, ama birbirimizi gözlerimizle içine çekiyorduk.”
Ancak, bu durum belirtildiği kadar romantik olmayabilirdi çünkü Freud’un ağız kanseri ve yapay bir damak yapısı vardı, bu da konuşmasını güçleştirmişti.
Buna rağmen Dali, Freud’a, paranoyak eleştiri yöntemiyle yarattığı ilk eseri olan “Narcissus’un Metamorfozu” ve paranoya hakkındaki makalesini gösterdi. Freud daha sonra görüşmeyi ayarlayan Stefan Zweig’a, Dali’nin yeteneğine dikkat çekerek “Açıkça bir usta” şeklinde yorum yapmıştır.
5. Sürrealist Topluluk Dali’yi Dışladı
Sürrealist olarak kabul edilen Salvador Dali’nin kariyerinin başlangıcında, diğer Sürrealist sanatçılar arasında çoğunluğunu komünistlerin oluşturduğu bir grup, faşist sempatilere sahip olduğu iddiasıyla onu Sürrealizm akımının dışına itmek istemiştir. 1934 yılında Sürrealizmin öncü isimlerinden Andre Breton, diğer akım üyelerini Paris’teki evine davet etmiş ve bu toplantının ardından Salvador Dali hakkında aşağıdaki kararı açıklamıştır:
Andre Breton, Salvador Dali’nin çeşitli devrim karşıtı eylemlere destek verdiği ve Hitler faşizmini yücelttiği suçlamalarını içeren delilleri göz önünde bulundurarak, Salvador Dali’nin Sürrealist topluluğundan çıkarılmasını ve faşist unsurlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini önermiştir.
6. George Orwell da Dali Taraftarı Değildi
1944 yılında, İngiliz eleştirmen ve yazar George Orwell, Dali’nin otobiyografisini incelediği eserinde, ressamın karakterini değerlendirmekten kaçınmadı. Dali, kitapta pişmanlık duymadan bir dizi eylemi anlatıyor. Bunlar arasında yürümeye yeni başlayan kız kardeşinin kafasına tekme atma ve küçükken bir çocuğu 15 metre yükseklikteki bir köprüden itme gibi olaylar yer alıyor. (Kitap, Dali Vakfı tarafından ‘doğru, kısmen doğru ve yalanlarla dolu’ olarak nitelendirildiğinden, bu olayların tamamen gerçek olup olmadığı belirsizdir.) Orwell, Dali’nin büyük bir ressam olduğunu kabul ederken, bu tür eylemlere duyduğu dehşeti ve bu duyguyu ifade etmekten kaçınmadı. Makalesinde, ‘Dali’nin iyi bir ressam ve rahatsız edici bir insan olduğu gerçeğini aynı anda kabul etmek gerektiğini’ ifade etti.
İspanya İç Savaşı döneminde Cumhuriyetçilere karşı savaşmak üzere İspanya’ya giden yazar ve ressam, siyasi kararsızlığını şu sözlerle ifade eder:
“Avrupa Savaşı yaklaşırken, kafasında sadece iyi bir aşçının bulunduğu ve tehlike yaklaştığında hızla kaçabileceği bir sığınak arayışı vardı.
7. Salvador Dali, Alfred Hitchock’la Çalıştı
1940’larda Alfred Hitchcock, ünlü ressam Salvador Dali’yi başrollerinde Ingrid Bergman ve Gregory Peck’in yer aldığı heyecan dolu bir hikayesi olan “Öldüren Hatıralar” (Spellbound) filminin rüya sahnelerini tasarlamak üzere görevlendirdi. Hitchcock, 1962 yılında film yapımcısı François Truffaut’ya verdiği kapsamlı röportajlarında şu şekilde ifade etti:
“Dali’yi, eserlerinin yapısındaki radikal öğeler nedeniyle seçtim.”
Hitchcock, Dali’nin çalışmalarındaki çarpıcı görselliği, filmin gerektirdiği rüya dizisine yansıtmasını umuyordu. Ancak yönetmen, beklenenden daha fazla sürrealist öğeyle karşılaştı. Hitchcock’un Truffaut’a anlattığına göre:
“Dali’nin tuhaf fikirleri vardı; örneğin bir heykelin her yerinden karıncaların fışkırarak bir yumurtanın kabuğunu parçalamasını istedi. Altta duran Ingrid Bergman tamamen karıncalarla kaplanmış olacaktı! Ancak bu mümkün değildi.”
8. Salvador Dali, Walt Disney’le de Çalıştı
Hitchcock’un çalışmalarından sonra, Walt Disney 1945 yılında Salvador Dali’ye hitap ederek, Meksikalı besteci Armando Dominguez’in de yer aldığı “Destino” adlı animasyon filminde birlikte çalışma teklifinde bulundu. Dali, bu projede yer almak için Disney Stüdyoları’na katılmayı kabul etti ve 22 yağlı boya tablo ile bir dizi çizim hazırladı. Ünlü tasarımcı John Hench ile işbirliği yaparak, filme yönelik bir hikâye serisi geliştirdiler. Ancak proje, sadece sekiz ay süren bir çalışmanın ardından finansal zorluklar nedeniyle rafa kaldırıldı. Yapım aşamasında yalnızca 15 saniyelik bir demo makarası tamamlanabildi. Öte yandan, Disney ve Dali arasındaki ilişki bundan etkilenmedi ve dostlukları devam etti.
1999 yılında, Walt Disney’in yeğeni Roy E. Disney, üretime tekrar başlama kararı aldı. Paris’teki Walt Disney Stüdyoları’ndaki animatörler, Salvador Dali’nin hazırladığı hikaye dizisini onun vizyonunu koruyarak film haline getirmek için çalıştılar. 6 dakikalık bu kısa animasyon, 2003 yılında izleyiciyle buluştu.
9. Salvador Dali Karnabahar Severdi
1955 yılında Salvador Dali, TIME dergisinde “benzersiz karnabahar bolluğu” olarak nitelendirdiği bir olayla Paris Sorbonne’a konferans vermek üzere gelirken, ünlü Rolls-Royce aracıyla şehre ulaştı. 2.000 kişilik bir seyirci kitlesine “Her yol karnabaharla aydınlanır!” sözüyle seslenerek ilginç bir açıklama yapmaya çalıştı. Ressam, 1958 yılında gazeteci Mike Wallace’a verdiği bir röportajda, “karnabaharın logaritmik büyümesini” keşfetmiş olmanın gerçek ustalık olduğunu dile getirdi.
10. Salvador Dali’nin İlginç Bir Evliliği Vardı
1929 yılında, ünlü sanatçı Salvador Dalí, gelecekteki eşi Gala ile tanıştı. O dönemde Gala’nın gerçek adı Elena Ivanovna Diakonova olarak biliniyordu ve Sürrealist şair Paul Eluard ile evliydi. Ancak Gala ve Eluard’un ilişkisi açık bir anlaşma temelinde yürüyordu ve her iki tarafın da başka ilişkileri vardı.
Salvador Dalí, Paris’te Paul Eluard ile tanıştıktan sonra, Eluard’un davetiyle Cadaqués’teki evine gitti. Eluard, Gala ve kızı Cecile’i de yanında getirdi. Bu buluşmada, Gala ve Dalí birbirlerine karşı derin bir çekim hissettiler ve birbirlerine âşık oldular.
11. Salvador Dali, Televizyon Gösterilerinde Yer Aldı
Salvador Dali, hayatı boyunca bir dizi televizyon programına konuk olarak katıldı. Bunlardan biri de 1957 yılında gerçekleşen “What’s My Line” adlı gösteriydi. Bu unutulmaz bölümde, gözleri bağlı bir katılımcının tanıması gereken gizli konuk olarak sahneye çıktı. Sunucu John Daly, zorlu sorular sorsa da, Dali her defasında ilginç yanıtlar vererek tüm soruları evet cevabıyla geçiştirdi. Hatta “Sporla bir ilginiz var mı?” gibi beklenmedik sorulara bile evet yanıtını vermekten çekinmedi. Ancak, en sonunda “Herkesçe bilinen bir bıyığınız var mı?” sorusuyla köşeye sıkıştı ve gerçek kimliği ortaya çıktı. Dali’nin benzersiz kişiliği ve cevapları, programın unutulmaz anlarından birini oluşturdu.
12. Söylentiye Göre, Salvador Dali ve Marcel Proust Aynı Bakım Ürünlerini Seviyordu
Salvador Dali’nin yer çekimine meydan okuyan bıyıkları, “The Name’s the Same” adlı programda tartışma konusu olmuştu. Sunucu Robert Q. Lewis, şovun başlangıcında bıyıkları için “oldukça etkileyici” ifadesini kullanmıştı. Ardından panelist Gene Rayburn, “Bu şaka mı?” diye sorarak konuyu tekrar gündeme getirdiğinde, Dali beklenen cevabı vermekten çekinmedi: “Bu kişiliğimin en ciddi yönü.”
Daha sonra Dali, bıyıklarının edebi bir etkisi olduğunu şu şekilde açıkladı:
“Bu sadece bir Macar bıyığıdır. Marcel Proust da bıyıkları için benzer bir krem kullanıyordu.”
Fiziğin doğası hakkında konuşurken, bunun tamamen bu kremle ilgili olduğunu belirtti. Ancak bıyıklarını olağanüstü uzunluğa nasıl getirdiğine dair kesin bir açıklama yapmadı.
13. Salvador Dali’nin Bıyıklarının Kendi Kitabı Vardı
1954 yılına gelindiğinde, ünlü ressam Salvador Dali ve yetenekli fotoğrafçı Philippe Halsman işbirliği yaparak dikkat çekici bir proje hayata geçirdiler. Bu özel projenin odak noktası, Dali’nin ikonik bıyığıydı ve ikili, bıyığa dair eşsiz bir bakış açısı sunan 28 benzersiz fotoğraftan oluşan bir kitap yayımladı.
Halsman ve Dalí, 1941 yılında tanıştıktan sonra uzun yıllar süren bir işbirliği geliştirdiler. Bu süre zarfında, Dali Atomicus gibi ünlü portreler de dahil olmak üzere birçok tanınmış esere imza attılar.
14. Salvador Dali’nin Bıyığı Günümüze Kadar Kalmayı Başardı
Temmuz 2017’de, Salvador Dali’nin bir kadının kızı olduğu iddiasıyla açılan babalık davası nedeniyle mezarı açıldı. Ancak kadın davayı kazanamadı; fakat bu olay, ilginç bir keşfe vesile oldu: Dali’nin ünlü bıyığı hala sağlam bir şekilde duruyordu.
Adli tıp uzmanlarına göre, sanatçının karakteristik bıyığı, 1989 yılında vefat etmesine rağmen hala bozulmadan korunmuştu. Gala-Salvador Dali Vakfı’ndan Lluís Peñuelas, İspanyol gazetesi El País’e verdiği demeçte, “Bıyık neredeyse kusursuz bir şekilde korunmuş durumda,” ifadesini kullandı.
15. Salvador Dali Rikers Adası İçin Bir Resim Yaptı
1965 yılında, Salvador Dali, hapishanedeki tutsaklara sanat dersleri vermek üzere Rikers Adası’na gitmeyi planlıyordu. Ancak derslerin başlamasından hemen önce, bir hastalık nedeniyle New York’taki otel odasında mahsur kaldı. Bu beklenmedik durumla karşılaşınca, Dali, tutsaklar için özel bir eser üretmeye karar verdi ve İsa’nın çarmıha gerilmesini anlatan bir tablo ortaya çıkardı.
Ancak 2003 yılında, bir grup hapishane görevlisi, tabloyu ucuz bir kopyasıyla değiştirerek çaldı. Hırsızlar yakalandı ve cezalarını çektiler, ancak tabloyu eski haline getirmek mümkün olmadı. Hırsızlardan biri, suçu işledikten sonra paniğe kapılıp tabloyu tahrip etmişti.
Unutulmaz anılarıyla dolu olan bu olaylar, hem Dali’nin sanatsal özgünlüğünü hem de tablonun yaşadığı dramatik serüveni yansıtmaktadır.
16. Salvador Dali Reklam İşleri de Yapıyordu
Salvador Dali’nin sanatsal yaratıcılığı sadece sanat galerilerinde sergilenen eserleriyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda ticari dünyada da etkileyici bir varlık sağladı. Sürrealist dostu Andre Breton, ona “avida dollars” veya “dolar meraklısı” gibi takma adlar takarak ticari ilgilerine göndermede bulunmuştu. Dali, De Beers, Diamonds, S.C. Johnson & Company, Gap ve Datsun gibi markalar için reklam kampanyaları hazırlayarak sanatsal vizyonunu ticari alanlara taşıdı. The Gap ürününü, “Salvador Dali hakileri giydi,” ifadeleriyle tanıtarak dikkat çekti.
1938 ile 1971 yılları arasında Vogue dergisi için dört kapağın yanı sıra, 1945 yılında Town & Country dergisi için bir kapak tasarımı da gerçekleştirdi. Ticari sanat eserlerinin bazıları günümüzde hala hayat bulmaktadır; örneğin, Chupa Chups lolipop markasının logosunda Dali’nin tasarımını görmek mümkündür.
17. Salvador Dali, Mayo Koleksiyonu da Tasarladı
Salvador Dali, zaman zaman moda tasarımı alanında da kendini göstermiş ve ünlü sanatsal motiflerini kadın giyiminde kullanmaktan çekinmemiştir. İtalyan moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli ile iş birliği yaparak ilgi çekici projelere imza atmışlardır. Bu iş birliği kapsamında, “The Anthropomorphic Cabinet” adlı tablodan esinlenerek tasarlanmış, çekmeceleri anımsatan ceplere sahip elbise, Dali’nin eşi Gala’yı betimleyen bir fotoğraftan ilham alarak oluşturulan ayakkabı şeklindeki şapka ve 1937 yılında Vogue dergisi için çekilmiş bir fotoğrafta görülen, Wallis Simpson tarafından giyilen ıstakoz desenli elbise gibi benzersiz tasarımlar yer almaktadır. (Dali, eserlerinde korku ve kaygı gibi duyguları temsil etmek amacıyla sıklıkla hadım edilmiş ıstakoz figürlerine yer vermiştir.)
Bununla birlikte, Wisconsin’de bulunan Jack A. Winter adlı bir giyim markası için özel bir mayo koleksiyonu tasarlamıştır. Koleksiyonda yer alan ilginç mayo tasarımları asla ticari amaçla satışa sunulmamış, ancak rivayetlere göre Dali, bu özel mayoları kişisel havuzunda kullanmak üzere evine götürmüştüri.
18. Salvador Dali, Bir Sanat Açılışı Sırasında Neredeyse Boğulacaktı
1936 yılında, Dali’nin, Pablo Picasso, Man Ray, Joan Miró, Rene Magritte ve Marcel Duchamp gibi diğer ünlü modern sanatçılarla birlikte eserlerinin sergileneceği büyük bir sanat sergisi olan Uluslararası Sürrealizm Sergisi öncesinde ilginç bir etkinlik planı vardı. Dali, sıradışı bir şekilde dalgıç kıyafeti giydi. Ellerinde birer ıskata ve tasmalı iki kurt köpeği tutarak, dalgıç kıyafeti içinde bir konferans vermeyi düşünüyordu. Konferansa başlamasıyla birlikte, üzerindeki hava geçirmez kıyafet aniden ona yetmemeye başladı ve nefessiz kalmaya başladı. El ve kol hareketleriyle kaskın içinden yardım talep etmeye çalıştı, ancak izleyiciler bu durumu gösterinin bir parçası sanarak gülümsediler.
19. Salvador Dali, Bir Yemek Kitabı Yayımladı
Salvador Dali ve eşi Gala, özenle düzenledikleri tuhaf akşam yemeği partileri ile tanınırlardı. 1941 yılında Alfred Hitchcock ve Bob Hope gibi ünlü isimlerin katıldığı bir yardım gecesi etkinliğinde, konuklara hayal ettikleri gibi giyinmeleri tavsiye edildi. (Gala, bir tek boynuzlu at başlığı taktı) Dali, bir akşam için San Francisco Hayvanat Bahçesi’nden maymunlar ödünç alarak, konuklara saten ayakkabılarda balık ve ardından canlı kurbağalar ikram etti. Etkinlik o kadar ihtişamlıydı ki, asıl amacı mülteci sanatçılara yardım etmek olan para toplama hedefi geride bırakılarak büyük bir bütçe harcandı.
1973 yılında Dali, kendi yemek kitabı olan “Les Diners de Gala”yı yayımladı. Bu kitap, sürrealist tarzda yemek pişirme konusunda bir rehber niteliği taşıyordu. Salyangoz, ıstakoz ve yumurta gibi Dali’nin en sevdiği unsurları içeriyordu. Aynı zamanda resimlerinde sıkça gördüğümüz cinsel temalara uygun olarak, “afrodizyak” etkisi taşıyan tarifler de bulunmaktaydı.
20. Salvador Dali’nin Bir Romanı da Mevcut
1944 yılında yayımlanan “Saklı Yüzler” (Hidden Faces) adlı roman, II. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Fransa’da yaşayan aristokratları konu alarak edebiyat dünyasına damgasını vurdu. Ünlü sanatçı Salvador Dali, romanını yazarken günümüzün entelektüel sorumluluk bilincinin onu “uzun, sıkıcı ve gerçek bir roman” kaleme almaya teşvik ettiğini ifade etti. Ancak, The New York Times, romanı “Sıkıcı Ancak Sanat?” başlığı altında eleştirerek tartışmaları alevlendirdi. Eleştirmen Mark Schorer, iğneleyici bir üslupla yazdığı köşe yazısında, romanı “Dudak şeklindeki kanepeden daha fazla entelektüel sorumluluk gösterdi” şeklinde yorumladı.
1974 yılında tekrar basılan roman, yeni okuyucuları etkisi altına almayı başardı. Publishers Weekly, romanı “Aşk ve Âşıklar, savaş ve ölüm, tutku ve sapkınlığı zekice ele almış” sözleriyle övdü. Observer’dan John Melly ise eseri “Birçok görsel buluşlarla dolu ve bir o kadar esprili, neredeyse Dickens tarzı bir enerjiyle dolu” olarak nitelendirdi.
21. Susam Sokağı, Salvador Dali’nin Parodisini Yapmaktan Geri Durmadı
Dali’nin tanınmış bıyığı, Susam Sokağı’ndaki Salvador Dada adlı bıyıklı kuklaya ilham kaynağı oldu, ki bu isim Dali’ye selam durmaktadır. Yıllar boyunca yapımcılar, Dali’nin parodisini ustalıkla sürdürdüler.
2015 yılında gerçekleşen ilginç bir olay ise kuklaların Modern Kurabiyeler Müzesi’ne özgün bir yayın olan “The Cookie Chef” aracılığıyla “Kurabiyelerin Azmi” adlı tabloyu görmeye gitmeleriydi. Bu tablonun aslında “Belleği Azmi” olduğunu belirtmekte fayda var. Olağanüstü bu deneyim, kuklaların yaratıcılığını bir kez daha sergilemelerine olanak sağladı.
22. Salvador Dali, Kendi Müzesini İnşa Etti
1960’lı yıllarda, Salvador Dalí’nin doğum yeri olan Figueres’in Belediye Başkanı, sanatçıdan şehrin sanat müzesi Museu de l’Empordà’ya bir eser bağışlamasını talep etti. Ancak Dalí, bunun yerine bütün bir müze bağışlamayı teklif etti. İspanyol İç Savaşı sırasında büyük zarar görmüş olan Figueres Belediye Tiyatrosu, neredeyse tamamen tahrip olmuş durumdaydı. Salvador Dalí, tiyatro binasını restore etmek ve dönüştürmek amacıyla harekete geçti ve ortaya Salvador Dalí Tiyatro Müzesi çıktı.
Müze, resmi olarak 1974 yılında açıldı ve Dalí’nin tasarımıyla şekillendi. Müzenin cephesi, devasa yumurta ve ekmek rulosu heykelleriyle süslenmişti. Bu müze, ölümüne kadar Dalí tarafından genişletilmeye devam edildi.
Salvador Dalí, hayatının son dönemlerinde müzenin yakınında yaşadı. Pubol’daki kalesi bir yangında zarar gördükten sonra, “Galatea” adı verilen kule adlı bir ek bina inşa edildi ve içinde yaşamaya başladı. Salvador Dalí’nin vefatının ardından, kendisi bu müzenin tiyatro sahnesinin altına defnedildi.
23. Salvador Dali’nin Eserleri Günümüzde de Oldukça Değerli
Şubat 2018’de Sotheby’s, Arjantinli bir ailenin özel koleksiyonundan ortaya çıkan ve büyük ölçüde bilinmeyen iki Salvador Dali tablosunu açık artırmaya sundu. Bu tablolar, sanatçının Fransa’daki döneminin önde gelen isimlerinden Picasso gibi sanatçıların zamanında Kontes Cuevas de Vera için yaptığı eserlerdi. Kontes’in ailesi tarafından nesiller boyu saklanan tablolardan biri 1931 yılında diğeri ise 1932 yılında yapılmıştır.
Sotheby’s’ten Thomas Bompard, The Guardian’a verdiği demeçte, “Benim için en önemli olan şey bu tür eserleri sunmaktır,” şeklinde açıklama yapıyor. İki tablo da sonunda açık artırmada 8 milyon dolara satıldı.
Etiketlendi:
- Sanat
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.