Charles Dickens Hakkında Bilmeniz Gereken 13 Gerçek
Charles Dickens, 19. yüzyılın Victoria döneminde yaşamış olan ünlü bir İngiliz yazardır. Edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip olan Dickens, eserleriyle sadece edebiyata değil, aynı zamanda toplumsal sorunlara ve adaletsizliklere de ışık tutmuştur. Özgün anlatım tarzı ve derin karakter betimlemeleriyle bilinen Dickens, okuyucularını o dönemin karmaşık İngiltere’sine çekerek yoksulluk, adaletsizlik ve endüstri devrimi gibi temalara odaklanmıştır. Eserlerindeki güçlü insan portreleri ve toplumsal eleştirileri, günümüzde bile okuyucuları etkilemeye ve düşündürmeye devam etmektedir. Charles Dickens’ın eserleri, onun edebi mirasını oluştururken, toplumun zorluklarına dair derin bir anlayışı yansıtmaktadır. Şimdi, Charles Dickens’ın hayatı ve eserleri hakkında daha fazla bilgiyi keşfetmeye başlayalım!
1. Charles Dickens genç yaşta çalışmaya zorlandı
Charles Dickens, Elizabeth ve John Dickens’ın ilk çocuğu olarak 1812 yılında Portsmouth’un Portsea Adası’nda dünyaya geldi. Gençlik yıllarında ailesiyle birlikte önce Yorkshire’a, daha sonra Londra’ya taşındı.
Babası Donanma Ödeme Bürosunda memur olarak tekrar Londra’ya çağrıldığında, Dickens’ın ailesinin borçları o kadar büyüktü ki, Charles ve ablası Fanny dışında tüm aile Mareşalsea’daki borçlular hapishanesine gönderildi. Sadece 12 yaşında olan Dickens, kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldı ve bu zorlu durum onu okulu bırakmaya ve çalışmaya yönlendirdi.
2. Tesadüfen gazete muhabiri oldu
1827 ve 1828 yıllarında, 15 yaşındaki Dickens, Ellis ve Blackmore’un hukuk bürosunda kâtip olarak görev aldı. Bu süre zarfında, Thomas Gurney tarafından geliştirilen stenografi yazma yöntemini inceledi ve öğrendi. Bu becerisi, 1830’lu yıllarda The Morning Chronicle gibi basın organlarında muhabir olarak çalışma fırsatı bulmasına olanak tanıdı.
3. Takma bir isimle eserler yayınladı
1833 ve 1834 yıllarında Dickens’ın ilk eserleri, kendi adı olmadan yayımlandı. Ağustos 1834’te bir dergide yayımlanan kısa öyküsü “The Boarding-House” ise “Boz” takma adıyla basıldı.
4. Dickens yaşarken epilepsi hastalığında muzdarip olmuş olabilir
Dickens’in eserlerinde sıkça nörolojik hastalıkları konu aldığına dair tıbbi kayıtlar bulunmasa da, bazı spekülasyonlar onun epilepsi geçirmiş olabileceği yönünde. Ancak bu konuda kesin bir tıbbi kanıt bulunmamaktadır.
5. Amerika’da yaşamayı sevmiyordu
Dickens, 1842 yılında Amerika’ya gerçekleştirdiği konferans turu sırasında büyük bir üne kavuşmuştu. Doğu kıyısındaki şehirlerden Boston ve New York’u ziyaret ettiğinde, büyük bir ilgiyle karşılandı. Ancak, bu yoğun ilgi bazen onu rahatsız etti.
Bir mektubunda, “Yapmak istediğim hiçbir şeyi sakin bir şekilde gerçekleştiremiyorum, gitmek istediğim hiçbir yere huzurla gidemiyorum ve görmek istediğim hiçbir şeyi sessizce göremiyorum” diye yakındı. “Her sokağa adım attığımda, peşimden bir kalabalık geliyor gibi hissediyorum.
6. Nüfuzunu kullanarak insanlara yardım ediyordu
Charles Dickens, büyük bir üne sahip bir yazardı ve zaman zaman nüfuzunu çeşitli konularda kullanabilirdi. Örneğin, Leydi Jane Franklin’in Kuzey Kutbu’nda kaybolan kocası Sir John Franklin’i aramak için çaba harcadığı bir dönemde, Dickens yardım elini uzatmıştı. O zamanlarda, “Kayıp Arktik Gezginler” adlı talihsiz bir yolculuğun iki bölümlük bir analizini yazdı ve hatta Britanya genelinde konferanslar düzenleyerek kurtarma görevi için bağış toplamaya çalıştı. Ancak, ne yazık ki, kayıp gemiler bulunamadı.
7. Evcil kuzgunları vardı
Charles Dickens’ın, sevgiyle beslediği bir kuzguna adını verdiği bilinmektedir. Bu özel kuzgun, yazarın “Barnaby Rudge” adlı romanında bile yer bulmuştur. Dickens, bu tuhaf ve zeki kuşuyla bir bağ kurmuş ve Grip adını verdiği kuzrunu hikayelerinde önemli bir karakter olarak kullanmıştır.
8. Dickens, kedisi öldükten sonra patisini doldurttu
Dickens, evcil kedisini derin bir sevgiyle bağrına basıyordu. Bir zamanlar, “Bir kedinin sevgisinden daha büyük bir hediye mi olur?” diye sormuştu. Kızının anlattığına göre yazarın kedisi Bob, sahibini bahçede bir köpek gibi izler ve yazarken yanına kurulurmuş. 1862 yılında Bob vefat ettiğinde, Dickens onun anısını yaşatmak için yaratıcı bir çözüm buldu. Bob’un patisini doldurarak mektup bıçağına monte ettirdi ve üzerine “C.D., Bob’un anısına, 1862” yazdırdı. Bu sayede, sevgili kedisi her daim yanında olabilirdi. Şimdi ise bu özel mektup açacağı, New York Halk Kütüphanesi’ndeki Berg İngiliz ve Amerikan Edebiyatı Koleksiyonu’nda sergileniyor.
9. Kırmızı Başlıklı Kız hayranıydı
1850’lerde Dickens, başlangıçta Household Words adlı haftalık bir derginin editörlüğünü yapmaya başladı. Dergi için yazdığı erken öykülerden biri ve aynı dönemde kaleme aldığı otobiyografisi olan “Bir Noel Ağacı”nda, Kırmızı Başlıklı Kız’a olan ilgisini dile getirdi.
10. İngilizceye kazandırdığı birçok kelime bulunuyor
Dickens, İngilizce diline önemli katkılarda bulunan bir yazardı. “Butter-fingers, flummox, the creeps, dustbin, ugsome, slangular.” gibi kelimeler, Dickens’ın eserlerinde ortaya çıkmıştır.
11. Dickens kadınlar için bir yuva kurdu
Dickens, zengin hayırsever Angela Coutts’un destekleriyle, evsiz kadınlar, eski mahkumlar ve seks işçilerini topluma yeniden kazandırmayı amaçlayan Urania Cottage isimli rehabilitasyon evini kurdu ve yönetti.
12. Viktorya döneminden bir hayalet avcısıydı
Viktorya dönemi, seanslar ve medyumlar çağının hüküm sürdüğü bir dönemdi ve o zamanın birçok insanı, hem maneviyata hem de bilime inanıyordu. Charles Dickens, bu konuda ayrımcılık yapmaksızın, olağandışı unsurları araştıran bir kulüp üyesi olan isimlerle birlikte, Sir Arthur Conan Doyle ve William Butler Yeats gibi, bu dönemin manevi ve bilimsel çeşitliliğini kucaklıyordu.
13. Çok fazla Noel hikayesi yazdı
Although ‘A Christmas Carol’ may be his most famous Christmas tale, Dickens wrote several other Christmas stories, including ‘The Chimes’ and ‘The Cricket on the Hearth.’ Can you provide me with a modification of this?
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.