Pablo Picasso Hakkında Bilmeniz Gereken 12 İlginç Bilgi
Pablo Picasso’nun yaşamı ve sanatı, her zaman dikkate değer bir noktada durmuştur. İşte Guernica’nın ünlü ressamı olan İspanyol sanatçı hakkında bilmeniz gerekenler! İspanyol ressam, heykeltıraş, sahne tasarımcısı, şair ve oyun yazarı Pablo Picasso hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? Usta sanatçı, eserleri ve kişisel hayatıyla dikkat çeken bir isimdir.
25 Ekim 1881’de İspanya’nın Malaga kentinde dünyaya gelen Pablo Picasso, olağanüstü renkli bir kişiliğe sahipti.
Picasso, sadece görsel sanatlarda değil, aynı zamanda pek çok farklı alanda da başarı gösteren bir efsanedir. Şimdi, bu usta sanatçının şaşırtıcı gerçeklerine birlikte göz atalım!
1.Picasso’nun Gerçek Adı: Pablo Ruiz
Pablo Picasso’nun asıl adı Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso’dur. İspanyol sanatçı, annesinin İtalyan soyadını tercih etmiştir. Picasso, bu tercihi Macar sanatçı George Brassai’ye şu sözlerle açıklamıştır:
“Picasso, Ruiz’den daha sıra dışı bir soyadı olan Picasso’ya daha fazla ilgi gösteriyordu. Bu isimdeki İtalyanca etkiyi anlamışsındır, değil mi? İspanya’da pek alışık olmadığımız çift “s” harfi… Ve Picasso, İtalyanca kökenli bir kelime. İşte bu yüzden bir kişinin adı veya soyadı, onun değerini artırır. Pablo Ruiz diye birini düşünebiliyor musun? Ya da Diego-Jose Ruiz? Ya da Juan-Nepomuncene Ruiz?”
2.Pablo Picasso’nun İlk Tablosunu 9 Yaşında Tamamlaması
Pablo Picasso’nun evinde bir buzdolabı bulunmamış olsa da, eğer olmuş olsaydı ailesi kesinlikle onun ilk eserlerini buzdolabında gururla sergilerdi. Resim sanatı ailesinde oldukça yaygın bir etkinlikti. Picasso, ressam olan babasıyla yedi yaşında şekil çizmeye ve yağlı boya derslerine başladı. Dokuz yaşına geldiğinde ise ilk tablosunu tamamlamıştı. Picasso, 13 yaşında babasının da öğretmenlik yaptığı Barselona Güzel Sanatlar Okulu’na girdi. İki yıl sonra, kendisinin ilk önemli eser olarak değerlendirdiği bir çalışmayı bitirdi.
3.Pablo Picasso’nun Babasının Onun Yeteneklerini Gördükten Sonra Resim Yapmayı Bıraktığı Söyleniyor
Pablo Picasso’nun babası, Barselona Güzel Sanatlar Okulu’nda ders veren başarılı bir sanatçıydı ve oğlunun yeteneğine derin bir hayranlık besliyordu. Babasının, genç Picasso’nun resim yeteneğine olan hayranlığı, çoğu zaman dile getirilirdi. Ruiz, özellikle güvercin ve kumru çizimlerinde uzmanlaşmıştı ve Picasso henüz 13 yaşındayken, babası onu bir güvercin taslağı üzerinde çalışırken gördü. Babası, bu çalışmaya o kadar etkilenmişti ki, oğlunun yeteneğini görünce resim yapmayı bırakacağını açıkladı.
Ruiz’in bu açıklamasından sonra bazı resimler yaptığı biliniyor. Bu nedenle sanatı tamamen bıraktığı iddiası doğru değil. Ancak yine de oğluna olan hayranlığını gizlemediği açıktı.
4.Pablo Picasso’nun Solak Olduğuna Dair Söylentilerin Gerçeği Yansıtmadığı
Pablo Picasso’nun solak olduğuna dair çıkan söylentiler, aslında gerçeği yansıtmıyor. Solak olarak adlandırılmak dünyanın sonu değildir; ancak olsaydı bile Picasso yine de Picasso olurdu. Ancak gerçekte, Picasso sağ elini kullanan bir sanatçıydı.
5.Pablo Picasso’nun ‘Mona Lisa’yı Çaldığına Dair Dedikodular
21 Ağustos 1911’de, Louvre Müzesi’nden çalınan Mona Lisa tablosu sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bir Fransız gazetesi, bilgi karşılığında ödül koyduğunda, bir adam dört yıl önce Louvre’dan çaldığı bir heykel ile ortaya çıktı ve bu adam daha sonra Picasso’ya satacağını iddia ettiği bazı eserleri, şair Guillaume Apollinaire için çaldığını iddia etti. 29 yaşındaki sanatçı, suçlamalarla karşı karşıya kaldı ve mahkemede, satın aldığı eserlerin çalıntı olduğunu bilmediğini iddia etti. Mona Lisa’nın çalınması ile Pablo Picasso arasında herhangi bir somut bağlantı olmadığı için Picasso suçsuz bulundu.
Asıl hırsız Vincenzo Peruggia, 1913 yılında çalıntı Mona Lisa’yı satmaya çalışırken yakalandı. Peruggia, bir zamanlar Louvre’da güvenlik görevlisi olarak çalışmış ve Mona Lisa’yı sergileyen çerçeveyi yapmıştı. Mona Lisa’yı İtalya’ya geri götürmek için çaldığı iddia edilse de, bazıları hala bu işte Picasso’nun bir rolü olabileceğini düşünüyor.
6.İkonik Çizgili Tişörtün Sıradanlıktan Uzak Hikayesi
O tişört, sıradan bir çizgili tişört değildi; aslında Breton marka bir çizgili tişörttü. 1858’de asker yeşili ve beyaz renklerde örülmüş üst, Bretonya’da Fransız denizci erlerinin sembolü haline gelmişti. Bu üst, Napolyon’un zaferlerini temsil eden 21 yatay çizgiden oluşuyordu. 1917’de ise Coco Chanel, işçi sınıfının giydiği Breton çizgili üstleri moda dünyasıyla buluşturdu. O günden beri bu çizgiler moda dünyasında halen popülerliğini koruyor.
7.Pablo Picasso’nun Marie-Thérèse Walter ile Yaşadığı Aşk
Pablo Picasso, hayattaki en büyük ilham kaynağının aşk olduğuna inanırdı ve bu inancından hiç taviz vermedi. 1927 yılında, oldukça çekici bir sarışın olan Marie-Thérèse Walter ile karşılaştı. Klişe cümlelerle onu etkilemeye çalıştı:
“Hanımefendi, ilginç bir yüz yapınız var… Bir portrenizi çizmek isterim… Ben Picasso.”
Walter’ın, onun kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ancak, ikili, aralarındaki yaş farkı ve sosyal statü farkına rağmen bir ilişkiye başladılar (Marie 17 yaşındayken, Picasso 45 yaşındaydı ve Picasso evliydi ve birkaç metresi vardı). Bu ilişki, Picasso’nun en renkli ilişkilerinden biriydi ve en değerli eserlerinin bazıları Marie-Thérèse’den ilham alınarak yapıldı. Bir kız çocuğu sahibi oldular.
Ancak, Picasso’nun en büyük aşkı hiçbir zaman o olmadı. Sanatçı, karısı Olga’dan ayrılmayı reddetti. Picasso ve Marie-Thérèse Walter, ilişkilerini 1936 civarında sonlandırmaya karar verdiler. Olga’nın ölümünden sonra, Picasso çömlek atölyesinde çalışan Jacqueline Roque ile evlendi. Bazıları, Marie’nin 1973’te vefat ettiğinde bile hala Picasso’nun ona bir yüzük takmayı düşündüğünü iddia ediyor. Marie-Thérèse, dört yıl sonra birlikte yaşadıkları evde kendini asarak intihar etti. (Jacqueline de Picasso, 13 yıl sonra intihar etti.)
8.Pablo Picasso’nun Çok Yönlü Yetenekleri
Picasso’nun çok yönlülüğü hakkında şöyle demişti: “Annem bana bir zamanlar, ‘Eğer askersen general olursun. Eğer rahip olursan papa olursun. Ama sen bir ressamsın’ dedi. Ancak benim tek bir yönlü olmadığımı biliyorum.”
1935 yılında ilk eşinden ayrıldığında, Picasso şiir alanında da çalışmalara başladı. Daha sonra sürrealist tarzda iki oyun yazdı. Bu oyunlardan biri, ünlü yazarlar Albert Camus, Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre tarafından sahnelendi ve okuma oyunu olarak icra edildi.
9.Pablo Picasso’nun Şiir Yazma Tutkusu
Şiir, Pablo Picasso’nun hayatına sonradan girmişti. Olga Stepanovna Khokhlova ile olan evliliğinin sona ermesinin ardından 1935 yılında ciddi bir şekilde şiir yazmaya başladı. 1935 ile 1959 yılları arasında 300’den fazla şiir kaleme aldı. Ayrıca 1940’larda, “Desire Caught by the Tail” ve “The Four Little Girls” adını taşıyan iki oyun yazdı. Bu eserler, bilinç akışı tarzında yazılmış sürrealist eserlerdi.
Söylentilere göre, Picasso bir zamanlar tablolarından ziyade şiirleriyle ünlü olacağını düşünmüştü. Ancak, başlıksız, noktalama işaretlerinden yoksun ve çoğunlukla cinsel ve müstehcen dizeleri, tabloları kadar geniş bir ilgi görmedi. Örneğin, “İdrar ile marine edilmiş ekmek kırıntılarının kokusu” gibi dizele örnek verilebilir.
10.Pablo Picasso Guinness Rekorlar Kitabı’na Geçti: ‘En Üretken Ressam’
Sanat dünyasının efsanevi isimlerinden Pablo Picasso, 75 yıllık kariyeri boyunca tüm profesyonel ressamlar arasında en üretken olanı olarak kayıtlara geçti. Guinness Dünya Rekorları kitabına giren Picasso’nun yaklaşık 13.500 resim ve çizim, 100.000 baskı ve gravür, 34.000 kitap illüstrasyonu ve 300 heykel ve seramik ürettiği tahmin ediliyor. Eserlerinin toplam değeri ise 500 milyon sterlin olarak belirlenmişti. Guinness Dünya Rekorları kitabında Picasso için şu ifadeler kullanılıyor:
“Yüzyıl boyunca her sanat akımında iz bırakan, ustaca düzensiz bir öncü.”
11.Pablo Picasso ve Modern Kolaj Sanatı
Picasso, Kübizm’in öncülerinden Georges Braque ile birlikte günümüzde bilinen anlamda kolaj sanatını geliştiren sanatçılardan biriydi. Bu tekniği benimseyen Picasso, eserlerinde duvar kâğıdı parçaları ve gazete kupürlerini kullanarak kolaj sanatını uygulamıştı. Kolajı güzel sanatlara entegre eden ilk sanatçılardan biri olan Picasso, sanat dünyasında gelenekleri yıkmak ve yaratıcılığını ifade etmek için yeni ve çığır açan bir yöntem sunmuştu.
12.Pablo Picasso’nun Son Yılları ve Sanatsal Üretkenliği
Picasso’nun yaşlandıkça yavaşlayıp durulacağını düşünmek normal olabilir, ancak sanatçı bu durumu tam tersi şekilde yaşadı. Yaşamının son dönemlerinde, herhangi bir zaman diliminde yaptığından daha fazla eser üretti.
Pablo Picasso, 1973 yılında Fransa’nın Mougins köyünde yaşamını yitirdi.
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.