Elektrikli Araç Pilleri, "Sonsuza Kadar Kimyasal" Kirliliğinin Şaşırtıcı Yeni Kaynağı
Bilim insanları, tehlikeli “sonsuz kimyasal” kirlilik kaynağı olarak elektrikli araçlardaki şarj edilebilir lityum-iyon bataryalarını keşfettiler.
Çoğu lityum-iyon batarya teknolojisi, bataryaların daha az yanıcı olmasını ve elektrik iletimini sağlamasını sağlayan per-and polifluoroalkil maddeleri veya PFAS ( Perfluoroalkil ve Polifluoroalkil maddeleri olarak bilinen kimyasal bir grup adıdır. ) kimyasallarını kullanıyor.
Yurt dışındaki tesislerin yakınındaki hava, su, kar, toprak ve sediment örneklerinde bilim insanları bu PFAS kimyasallarının yüksek seviyelerde bulunduğunu belirtiyorlar. Bu bulgular, yurt dışında bir dergide yayımlanan bir çalışmada detaylandırıldı.
PFAS’lar, çevrede, insanlarda ve hayvanlarda uzun süreli birikim gösterir ve binlerce yıl boyunca parçalanmazlar. Bu nedenle “sonsuz kimyasallar” olarak bilinirler. PFAS’lar, karaciğer hasarı, yüksek kolesterol, düşük doğum ağırlığı ve kronik böbrek hastalığı gibi bir dizi sağlık sorunuyla ilişkilendirilmiştir.
Bu bulgular, iklim krizini çözmede temiz araçlara ve yenilenebilir enerjiye geçişin önemini vurguluyor. Ancak bu geçişin kendi anlaşılmamış ve üzerinde çalışılmamış fedakarlıkları olduğunu da ortaya koyuyor.
Lityum ve diğer batarya minerallerinin çevresel ve sağlık etkileri iyi belgelenmiş olmasına rağmen, lityum-iyon bataryalarının PFAS kirliliği kaynağı olarak ortaya çıkması yeni bir gelişmedir.
Araştırmacı, “Elektrikli araçlar gibi karbon dioksit emisyonlarını azaltan yenilikler kritik olsa da, PFAS kirliliğini artırma yan etkisi olmamalıdır” dedi.
Çalışma, lityum-iyon bataryaların dünya genelinde yaygın olarak kullanıldığını belirtiyor ve bu nedenle küresel bir endişe kaynağı olarak kabul ediliyor. Avrupa ve Çin sularında da aynı PFAS sınıfının düşük seviyelerde tespit edildiği ancak kirliliğin kaynağının net olmadığı belirtilmiştir.
Yurt dışındaki ekip tarafından keşfedilen özel PFAS sınıfı bis-perfluoroalkil sülfonimidler veya bis-FASIs olarak adlandırılıyor. Bilim insanları, elektrikli araçlar ve dizüstü bilgisayarlar gibi tüketici elektroniği için kullanılan onlarca lityum-iyon bataryayı test etmiş ve bis-FASIs’in çeşitli konsantrasyonlarda bulunduğunu görmüşlerdir.
Araştırmacı, lityum-iyon bataryalarda bu kimyasalların ne kadar yaygın olduğunu belirlemek için henüz yeterli araştırma yapılmadığını belirtiyor.
Araştırmacı, bis-FASIs’in PFOA gibi “eski kötü ün” sahibi kimyasallara benzediğini ve bu kimyasalların sucul organizmaların davranışlarını düşük konsantrasyonlarda bile değiştirebileceğini belirtiyor. Yurt dışında PFOA üretimi sona erdirilmiş olmasına rağmen, içme suyunu kirletmeye devam etmektedir.
Çalışma, lityum-iyon bataryalarda bis-FASI kullanımının çevresel etkilerini ilk kez “beşikten mezara” kadar değerlendiren bir çalışma olmuştur. Bis-FASIs’in insanlar üzerindeki etkileri henüz araştırılmamıştır.
Bilim insanları, bis-FASI kirliliğini azaltmaya yönelik stratejilerin, Nisan ayında PFAS için belirlenen sınırları aşan kimyasalların da ayrılmasını sağlayacak şekilde daha geniş çapta benimsenmesi gerektiğini söylüyor. Ancak kimyasal üreticileri ve bazı su şirketleri, bu konuda EPA’ya karşı mahkemede dava açmışlardır.
Bis-FASIs’in diğer maruziyet yolları da mevcuttur. Hava emisyonları verileri, bu kimyasalların üretim sitelerinden uzak bölgelere ulaşabileceğini göstermektedir. Ayrıca, lityum-iyon bataryaların çoğunun sonunda bulunduğu çöplüklerden çevreye sızabilirler.
Çalışma, lityum-iyon bataryaların sadece %5’inin geri dönüştürüldüğünü ve 2040 yılına kadar 8 milyon ton lityum-iyon batarya atığı olabileceğini belirtiyor.
Araştırmacı, bilim insanlarının, mühendislerin, üreticilerin ve politika yapıcılarının PFAS kirliliğini kötüleştirmeyen pil teknolojileri ve geri dönüşüm çözümleri geliştirmesi gerektiğini vurguluyor.
“Yenilenebilir enerji altyapısında kullanılan bu kimyasalları dikkatlice değerlendirmemiz gerekiyor” diyor araştırmacı. “Bu kimyasalları, daha yaygın bir sorun haline gelmeden önce şimdi değerlendirmeliyiz. Sürdürülebilirlik fikrini gerçekten en üst düzeye çıkarma fırsatımız var.” Diye ekliyor.
Çalışma, bis-FASIs patentlerine sahip veya üretim veya kullanımını duyuran şirketlere odaklanmıştır. Bilim insanları, araştırmalarını şirketlerin üretim tesislerinin yakınındaki bölgelere yoğunlaştırmışlardır.
Bu anlaşma, binlerce dava’yı çözmeye yardımcı olmak için 1.19 milyar dolar ödeme yapma anlaşmasının ardından geldi.
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.