Çölde saklı kadim şehir, göçebe hayattan yerleşik yaşama geçişi aydınlatıyor !
Suudi Arabistan’da bir vahada gizlenmiş 4 bin yıllık bir şehir gün yüzüne çıkarıldı. Arkeologlar, bu antik yerleşimin, toplumun göçebe hayattan yerleşik yaşama geçiş sürecinde olduğuna dair ipuçları sunduğunu belirtiyor.
“Al-Natah” adı verilen bu antik şehrin kalıntıları, Arabistan Yarımadası’nın kuzeybatısında yer alan ve çöle çevrili Khaybar vahasının içinde keşfedildi. Şehrin kalıntıları, burada yer alan 14,5 kilometre uzunluğundaki antik bir duvarla koruma altına alınmış durumda. Bu bulgu, bir arkeolog öncülüğünde yapılan ve yılın başında yayımlanan bir çalışmayla ortaya kondu.
Arkeologlardan oluşan araştırma ekibi, söz konusu duvarların, antik bir yerleşim yerinin çevresini korumak amacıyla inşa edildiğini kanıtladı. Arkeolog, bilimsel dergide yayımlanan araştırmanın, bu keşfi doğruladığını ifade etti. Çalışmada, yaklaşık 2.400 yılına tarihlenen ve yaklaşık 500 kişiyi barındırabilecek büyüklükte bir yerleşim yeri olan bu şehrin Erken Tunç Çağı döneminde kurulduğu, ancak bin yıl sonra, nedeni bilinmeyen bir şekilde terk edildiği belirtildi.
Arkeolog, antik çağlarda Levant bölgesinde —günümüz Suriye ve Ürdün’ü kapsayan Akdeniz kıyıları boyunca— şehirlerin geliştiğine dikkat çekti. Ancak aynı dönemde Kuzeybatı Arabistan’ın, çöl iklimi sebebiyle pastoral göçebeler tarafından ziyaret edilen, mezar yapılarıyla dolu bir alan olarak düşünüldüğünü ekledi. Bu görüş, yaklaşık 15 yıl önce yapılan bir keşif ile değişmişti. Kuzeyde yer alan Tayma vahasında bulunan Tunç Çağı’na ait surlar, bölgenin antik yerleşimlere ev sahipliği yapmış olabileceğine dair ilk ipuçlarını sunmuştu. Bu keşif, bilim insanlarının dikkatini bölgedeki diğer vahalara da yöneltti.
Antik Şehrin Yapısı ve Korunma Şekli
Al-Natah’ın duvarları, bazalt olarak bilinen siyah volkanik kayalarla çevrili olduğu için iyi bir şekilde korunmuştu. Bu doğal örtü, yüzyıllar boyunca şehri kaçak kazılardan korudu. Bölgeyi yukarıdan gözlemleyen araştırmacılar, potansiyel yollar ve ev temellerine ait izler keşfettiler. Yapılan kazılar sonucu, en az bir veya iki katlı yapıları destekleyebilecek sağlam temeller bulundu.
Araştırmacılar, yaklaşık 2,6 hektarlık bir alana yayılmış ve 50 kadar evin bulunduğu bu yerleşimin kendi surlarıyla çevrili olduğunu ortaya koydu. Alanda bulunan mezarlardaki balta ve hançer gibi metal silahlar, akik gibi değerli taşlar ve seramik parçalar, toplumun o döneme göre gelişmiş bir yapıya sahip olduğuna işaret ediyor. Çalışmada, bu seramiklerin, toplumun görece eşitlikçi bir yapıya sahip olduğunu gösterdiği belirtildi.
Güçlü Bir Otoritenin Varlığına İşaret
Yaklaşık beş metre yüksekliğe ulaşabilen surların büyüklüğü, Al-Natah’ın güçlü bir yerel otoritenin merkezi olduğuna işaret ediyor. Çalışma, bu keşiflerin, göçebe yaşamdan yerleşik düzene geçişte “yavaş şehirleşme” sürecinin bir parçası olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bu tür surlarla çevrili vahaların, o dönemde hâlâ göçebe toplulukların yoğun olduğu bir bölgede, birbirleriyle temas halinde olabilecekleri düşünülüyor. Bu tür etkileşimler, güney Arabistan’dan Akdeniz’e kadar uzanan ve baharat, tütsü ve mür gibi değerli ürünlerin ticaretinin yapıldığı “tütsü yolu” gibi ticaret yollarının temellerinin atılmasına zemin hazırlamış olabilir.
Al-Natah şehri, dönemin Mezopotamya veya Mısır gibi gelişmiş şehir devletleriyle kıyaslandığında daha küçük bir yerleşim olarak kalmıştı. Ancak bu geniş çöl alanında, şehirleşme sürecinin farklı bir yol izlediği görülüyor. Şehir devletlerine kıyasla daha mütevazı, yavaş ve kuzeybatı Arabistan’a özgü bir şehirleşme yolu, bölgede göçebe topluluklardan yerleşik düzene geçişin özgün bir örneği olarak ortaya çıkıyor.
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.