Uluslararası bir araştırmacı ekibi tarafından yürütülen çalışmada, Avrasya’nın çeşitli yerlerinden toplanan antik at kalıntılarını analiz etmek için ileri DNA dizileme teknikleri kullanıldı. Bulgular, bilim insanları arasında yıllardır tartışma konusu olan atın evcilleştirilmesinin zaman çizelgesine açıklık getiriyor.
Araştırmanın ilk yazarı Barselona Evrimsel Biyoloji Enstitüsü’nden (IBE) Pablo Librado, yeni genetik verilerin önemine dikkat çekti. “Yaklaşık on yıl önce atlar üzerinde çalışmaya başladım. O zamanlar elimizde yalnızca bir avuç antik genom vardı. Bu yeni çalışmayla artık birkaç yüz tane var” dedi.
Araştırma ekibi birkaç temel soruya odaklandı: Modern evcil atlar ilk evcilleştirilme alanlarının ötesine ne zaman yayılmaya başladı, evcilleştirilmiş atların büyük ölçekli yetiştirilmesi ne zaman başladı ve insanlar atların doğal üreme döngülerini etkilemeye başladığında. Analizleri, atın evcilleştirilmesindeki kritik dönüm noktasının yaklaşık 4.200 yıl önce meydana geldiğini ortaya çıkardı.
Fransa’daki Paul Sabatier Üniversitesi’nden araştırmanın koordinatörü Ludovic Orlando, yetiştiricilerin atlara yönelik artan talebi nasıl karşılayabildiklerini açıkladı. “Yetiştiriciler hayvanın üremesini o kadar iyi kontrol ettiler ki, iki nesil arasındaki zaman aralığını neredeyse yarı yarıya azalttılar. Basitçe söylemek gerekirse, üreme sürecini hızlandırarak üretim oranlarını etkili bir şekilde iki katına çıkarmayı başardılar” diye belirtti Orlando.
Bu hızlandırılmış üreme, Avrasya’da ata binmenin yaygın kullanımını desteklemek için yeterli sayıda at üretilmesinde çok önemliydi. Araştırma aynı zamanda atların Orta Asya’daki insan popülasyonunu desteklemek için ilk olarak yaklaşık 5.500 yıl önce evcilleştirildiğini, ancak 4.200 yıl önceki ikinci evcilleştirme dalgasının hızlı hareketlilik sağlayarak insanlık tarihinde gerçek anlamda devrim yarattığını da vurguluyor.
Bu bulguların sonuçları, özellikle insan göçüyle ilgili teorilerle ilgili olarak derindir. Araştırma, ata binmenin yaklaşık 5000 yıl önce bozkırlardan Avrupa’ya kitlesel göçün başlıca nedeni olduğu fikrine karşı çıkıyor. Bunun yerine genetik veriler, bu tür göçleri sürdürmek için gerekli olan büyük ölçekli at yetiştiriciliğinin ancak 800 yıl sonra mümkün hale geldiğini gösteriyor.
Librado ve ekibi aynı zamanda Orta Avrupa ile Karpat ve Transilvanya havzalarındaki antik at popülasyonlarına ilişkin yeni bilgiler de elde etti. Bu bölge, tarihi göçlerde ata binmenin rolüne ilişkin süregelen tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Araştırma, atın evcilleştirilmesinin nasıl geliştiğine ve bunun insan toplumu üzerindeki etkisine dair daha net bir resim sunuyor. Antik yetiştiriciler, at yetiştiriciliğini hızlandırarak ve üremeyi kontrol ederek, atı iletişim, ticaret ve ulaşım açısından çok önemli bir varlığa dönüştürmeyi başardılar; at, 20. yüzyılda mekanik motorun ortaya çıkışına kadar bu rolünü sürdürdü.
Bu çalışma yalnızca atın evcilleştirilmesinin zaman çizelgesini yeniden tanımlamakla kalmıyor, aynı zamanda binlerce yıldır tarihin gidişatını şekillendiren bir ortaklık olan insanlar ve atlar arasındaki karmaşık ilişkiye de ışık tutuyor.
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.