Kopenhag Üniversitesi’nde yürütülen yeni bir çalışma, Telefon kullanırken dikkatin dağılmasının nedeninin internetteki bilgi miktarı değil, dijital teknolojinin sunduğu sonsuz yeni olanaklar olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, teknoloji şirketlerinin (örneğin Google, Facebook ve Apple) dikkati ele geçirmek için yarıştığını ve bu şirketlerin çekici içerikler sunarak dikkatin dağılmasına yol açtığını belirtiyorlar.
Kopenhag Üniversitesi’nde çalışan düşünür Jelle Bruineberg, aslında insanların yeni şeylere ilgi gösterme eğilimini tetikleyen şeyin, dijital teknolojinin bu tür içerikleri sürekli sunmasından kaynaklandığını iddia ediyor. Bruineberg’a göre, cep telefonlarını kontrol etme dürtüsü, aslında yeni bilgilere kolayca ulaşma isteğinden kaynaklanıyor, çünkü bu eylem, hızlı bir ödül sunuyor.
Dijital teknolojiler, bu ödüle kolayca ulaşma imkanı sunduğu için insanların bu davranışı teşvik ediyor. Ayrıca, dijital içerikler sürekli olarak güncellendiği için, insanlar yeni bilgilere daha fazla ilgi gösterme eğilimine giriyorlar. Bu çalışma, dikkatin nasıl dağıldığını ve teknolojiye nasıl tepki verildiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Ekip, bu teknolojiyi geliştirmek için sağlıklı bireylerde farklı vücut pozisyonlarında uyku apnesine benzer durumları simüle etti. Sonuçlar, sistemin nefes alma modellerini etkili bir şekilde tanımlayabildiğini ve nefessiz kalma durumlarını tespit edebildiğini gösterdi. Bu, uyku apnesi tanısı koymak için büyük bir önem taşıyor.
Geliştirilen cihazın gerçek zamanlı analiz yeteneği, sadece bireysel hastalar için değil, aynı zamanda sağlık sektörü için de önemli faydalar sunabilir. Ekip, cihazı kablosuz bir çerçeveye entegre etmeyi ve boyutunu küçülterek kullanımını daha rahat hale getirmeyi planlıyor.
Bu gelişmeler, uyku apnesi tanısının daha erişilebilir ve uygun maliyetli hale gelmesine katkı sağlayabilir, aynı zamanda hastaların daha rahat bir şekilde uyku apnesi tespiti ve yönetimi için teknolojiden faydalanmasını mümkün kılabilir.
“Dikkat ekonomisindeki güncel tartışma, büyük oranda dikkat ve bilgi arasındaki karşılıklı etkileşimin belli şekilde tasarlanmasına dayanıyor. Varsayıma göre dijital teknoloji gelmeden önce bilginin kıt olduğu bir zaman vardı ve bu yüzden dikkatimizi istediğimiz gibi kontrol edebiliyorduk. Şimdiyse bilgi bolluğunun olduğu zamanlarda yaşıyoruz, dolayısıyla dikkatimizi kontrol etmek daha da zorlaştı. Bu fikre göre daha az bilgiye maruz kalsaydık sorun çözülürdü.” Bruineberg, insanların dikkatini kontrol etmenin eskiden de kolay olmadığını belirtiyor.
Bruineberg’e göre, tarih boyunca birçok dini topluluk, meditasyon ve tefekkür gibi uygulamalara önem vermiş ve bu uygulamaların, bireylerin dikkatlerini kontrol etmelerine ve gündelik yaşamın dikkat dağıtan etkenlerinden kurtulmalarına yardımcı olmak amacıyla geliştirildiğine inanmıştır. Bu nedenle dijital teknolojilerin, dikkati daha farklı ve derinlemesine etkileyen yollar açma potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir.
“Bu makalede ortaya attığım fikir, zihinlerimizin çalışma şekli ile modern dijital teknolojilerin tasarımı arasında derin bir uyumsuzluk olması. Fakat çok fazla bilgi içerisinde boğulmakla alakalı bir şey değil bu” diyen Jelle Bruineberg, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Esasında biz (ve zihinlerimiz), bir şeyle pürüzsüz biçimde meşgul olmaya ve bir işten başka bir işe geçmeye, fiiliyatta kolayca ulaşılabilen sınırsız miktardaki yeni şey ve ödüllere olanak sağlayan ortamlarla başa çıkmak için donanmış değiliz. Bu gelişime karşı koymanın tek yolu, dijital ortamlarımızı ciddi şekilde sınırlandırmak. Örneğin günde sadece iki defa e-posta almak, bu iki zaman arasında hiçbir yeni şeyin bulunmayacağı anlamına geliyor. Bundan 50 yıl sonra muhtemelen geriye bakıp, şimdiki dijital ortamlarımızın ne kadar karmaşık ve sınırlandırılmamış olduğunu görecek ve bunu dehşetle karşılayacağız.”
Etiketlendi:
- Teknoloji
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.