İnsanlar Küçük Sıcaklık Değişikliklerini Şaşırtıcı Derecede Hissedebiliyor

Yeni bir yaz daha geldi ve şiddetli sıcaklarla baş başayız. Yapılan yeni bir araştırma, insanların sıcaklık artışlarına karşı oldukça duyarlı olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, elde ettikleri sonuçların iklim değişikliğiyle mücadelede nasıl bir rol oynayabileceğini umut ediyor. İtalya’nın Bolzano kentinde yapılan deneyde, Gunther Cologna isimli bir katılımcı, sıcaklık kontrollü bir odada deneyimlerini walkie-talkie üzerinden rapor etti. Çalışma, insanların küçük sıcaklık değişimlerine bile beklenmedik bir hassasiyet gösterdiğini ortaya koydu.

İklim Değişikliği ve Algılamamız
1850’den beri dünyamız sürekli bir ısınma süreci içinde ve bu oran 1982’den bu yana üç kat arttı. Uzmanlar, 2050 yılına kadar ortalama sıcaklıkların 2.7 derece Celsius artacağını ve bunun ekolojik sonuçlar doğuracağını öngörüyorlar. 2023 yılı, kayıtlara geçen en sıcak yıl oldu ve 2024 yazının da Amerika ve Avrupa’da sıcak geçmesi bekleniyor. Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, insanlar daha önce düşünülenden çok daha hassas bir şekilde sıcaklık değişimlerini algılayabiliyor. Trento Üniversitesi’nden Laura Battistel, insanların biyolojik olarak küçük sıcaklık değişikliklerine bile duyarlı olduğunu belirtiyor. Bu hassasiyet, küresel ısınmanın insanlar üzerindeki etkilerini daha iyi anlamamıza ve iklim değişikliği ile mücadelede daha aktif rol almamıza yardımcı olabilir.
İnsan Vücudunun Sıcaklıkla Dansı
İnsan vücudu, hem fiziksel hem de bilişsel sağlığı desteklemek için yaklaşık 37°C’lik iç sıcaklığını korumayı başarıyla sürdürür. Aşırı sıcak veya soğuk koşullar, sıcak çarpması veya hipotermi gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Evrim sürecimiz, hayatta kalmamız için vücudumuzu sıcaklık dalgalanmalarına karşı hassas hale getirmiş, bu da barınak bulma, giysi ayarlama ve rahat kalmak için davranışlarımızı uyarlamamıza yardımcı olan bir erken uyarı sistemi işlevi görmüştür.
Sıcaklık Algısının İlginç Yansımaları
Bolzano, İtalya’daki terraXcube’un termal odalarında, elektrik kablolarıyla elektrik sağlanıyor. Duvarlardaki vanalar, acil durumlarda odaları dış koridorlarla birleştirmek için kullanılıyor. Bu özellik, basınç değişikliği gibi senaryolar sırasında faydalı olabilir. Bir sandalyeye takılan sıcaklık sensörü, oturan kişiye sıcaklık değişimlerini bildirmek için kullanılıyor. Sensör, araştırmacı Laura Battistel ile iletişim kuran katılımcıya ne zaman sıcak ya da soğuk hissettiğini bildiriyor. Ancak, bu ayarlamaların bir sınırlılığı var. Hızla artan sıcaklıklar, çevresel etkilerle birleştiğinde, vücudumuzun uyum kapasitesini zorlar ve etkileri hafifletmek için proaktif önlemler almayı gerektirebilir.

Battistel, insanların sıcaklık değişimlerine uyum sağlama yeteneklerini anlamak için ilham aldıktan sonra, bu konuda araştırma yapmaya karar verdi. Araştırmaları, katılımcıların iki farklı odada gezinmelerini ve odalar arasındaki sıcaklık farkını değerlendirmelerini içeriyordu. Buldukları, katılımcıların sıcaklık değişikliklerine karşı şaşırtıcı derecede hassas olduklarıydı. Deneyi izlemek için kullanılan ekranlar, katılımcıların odalardaki sıcaklıklara nasıl tepki verdiklerini gösteriyordu.

Battistel, “Bu araştırma, insanların çevreleriyle ne kadar bağlantılı olduklarını ve bu bağlantının farkındalık seviyesini gösteriyor,” diyor. Araştırmacılar, bu tür çalışmaların gelecekte enerji kullanımını yönlendirebileceğini ve daha sürdürülebilir uygulamaların teşvik edilmesine yardımcı olabileceğini belirtiyorlar.

İlginç Gözlemler ve Sürdürülebilirlik
“Mühendis Riccardo Parin’in belirttiğine göre, vücudumuzun sıcaklık algısını anlamak oldukça ilginç bir konu,” diyor.
Enerji Kullanımı ve Sürdürülebilirlik açısından ise Parin, bilimsel literatürden açıkça anlaşılan bir şeyin olduğunu vurguluyor. “Sıcaklıklar arttıkça, rahat kalmak için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyacağız,” diyor. Nicole Fant ve kardeşi Leonardo Battistel’in yer aldığı bir deneyde, katılımcılardan dört odanın arasında dolaşarak her odanın sıcaklığını değerlendirmeleri istendi. Katılımcılar, çok küçük sıcaklık farklarını bile şaşırtıcı bir doğrulukla algılayabildi.
Parin, insanların sıcaklık değişikliklerine olan hassasiyetlerini anlamanın, iklim kontrol sistemlerinin teknolojik gelişimini teşvik edebileceğini savunuyor. Bu sistemler, konfor seviyelerine dayanarak ayarları optimize etmek için algoritmalar kullanır. Bu bilgi, ince sıcaklık değişikliklerini algılayabilen son derece hassas sensörlerin geliştirilmesine olanak tanıyabilir ve evlerde daha verimli ısıtma ve soğutma sistemlerinin kullanılmasını sağlayabilir.
Ancak, UCLA’dan iklim bilimcisi Daniel Swain, son araştırmanın etkileyici olduğunu kabul ediyor, ancak iklim değişikliğinin vücudumuza etkilerinin en kötü kısmının sadece sıcaklık artışı olmadığını vurguluyor.
Fant ve Battistel’in terraXcube’daki çalışmaları, termostatlarımızı yöneten algoritmaların geliştirilmesine katkıda bulunabileceğini belirtiyorlar. Ancak gerçek iklim sorunu, Dünya’nın birçok sistemindeki değişikliklerle daha da karmaşık hale geliyor. İklim değişikliği, dünyamızı şimdiden dönüştürmeye başladı. En kötü etkileri önlemek için yenilenebilir enerji kullanımına geçmek, büyük ölçekli ağaçlandırma projeleri yürütmek ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemek gibi kapsamlı çözümlere ihtiyaç var.
Artık sıcaklık değişimlerini ne kadar keskin hissedeceğimizi biliyoruz. Peki, şimdi harekete geçecek miyiz?
Etiketlendi:
- bilim
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.