Kreatif Çalışma Neden “Gerçek İş” Olarak Görülmüyor?
Sanatsal çalışmalar, tarih boyunca genellikle “verimli çalışma”nın karşıtı olarak görülmüştür. Bu ayrım, günümüzde bile kreatif sektörde çalışanları derinden etkilemektedir.
Sanat, uzun bir süredir diğer iş türlerinden farklı ve değersiz bir uğraş olarak algılanıyor. Hepimize, yaratıcılığın kendi başına bir ödül olduğu öğretildi. Bu düşüncenin izlerini sanat okullarında paradan bahsetmenin garipsenmesine, ücretsiz tasarım stajlarının varlığında ve bedava tasarım tekliflerinin sıklığında görebiliriz. Bu inanış, kreatif kişilerin çalışmalarını “iş” olarak görmesini engelleyerek, diğer çalışanların elde ettiği haklardan faydalanamamalarına neden olmuştur.
Yapay zeka bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Sanatçılar ise yüzyıllardır ücretsiz çalışmaya alışkın. Görüntülerin internet ortamında hızla kopyalanıp çalındığı bu yeni dünyada, kreatif çalışanları makinelerden ayıran tek şey “emek” oluyor. Yapay zeka, sektördeki mevcut sorunları sadece daha görünür hale getirdi ve kreatif dünyada emeğin rolü üzerine daha derinlemesine düşünmemizi zorunlu kıldı.
Sanatta Emeğin Silinmesi
Patronluk sistemi, varlıklı bir kişi, aile veya kurumun bir sanatçıyı desteklediği bir sistemdir. Bu sistemde patronun asıl amacı belirli bir sanat eseri sipariş etmekten ziyade, prestijini artırmak ve sanatın savunucusu olarak görülmektir.
Kreatif İşler Kötü Çalışma Koşullarını Haklı Gösterir ve Kötü Çalışma Koşulları da Kreatifliği Köreltir
Artık patronluk sisteminde değiliz, çoğu kreatif insan geçimini sağlamak zorunda. Tasarımcılar ve illüstratörler, diğer çalışanlar gibi ücret karşılığında çalışıyor. Ancak yaratıcılık ve sanatla ilgili eski idealler, sanatçıların işlerine bakışını değiştiriyor. Kötü müşteriler, bir sanatçıya ödeme yaptıkları için kendilerini övgüye layık görür ve bazen ücretsiz çalışma veya “tanıtım” talep eder. Sanatçılar ise, kendini ifade etme ve bir sonraki projenin daha iyi olacağı umuduyla birçok işçi hakkı ihlalini görmezden gelir.
Sanat ve emek arasındaki bu hassas ilişki, kreatif sektörün işçilerini ücretlendirmek için “alternatif” yollar geliştirmesine neden oldu. Müşteriler veya yöneticiler, işin koşullarının veya ücretinin kötü olduğunu bildiklerinde sıkça “portföy için harika bir parça olacak!” vaadini kullanır. Bu durumda tasarımcılar, bu vaadi gerçekleştirmek için sürekli çabalamak zorunda kalır.
Ünlü ajanslarda çalışmış ve kendi ajansı olan bir tasarımcı, bunun “acımasız bir rekabet ortamı yarattığını” söylüyor. Tasarımcılar, çalışmasının iyi bir portföy parçası olması için düşük maaşa çalışmak zorunda kalıyor; aksi takdirde hem düşük ücret almış oluyor hem de gösterecek bir işi olmuyor. Kreatif sektör çalışanlarının emeği, değerli ve korunması gereken bir unsur olarak kabul edilmelidir.
Emek
Ticari sanatçılara kariyerlerinin başında “her şeye sahip olamayacakları” öğretilir. Adil bir ücret alsalar bile tasarımcılar başka şekillerde sınırlandırılmış olabilirler. Örneğin, “işverene devretme” sözleşmeleri, bir tasarımcının çalışma saatleri içinde yaptığı her eserin, hatta eskizlerin bile tam ve kalıcı mülkiyetini müşteriye veya ajansa verir. Bu durum, bireylerin projeleri üzerindeki sahipliğini ellerinden alır. Tasarımcılar burada iyi işler için düşük ücret almanın tam tersi bir sorunla karşılaşır; ödeme alırlar, ancak yaptıkları çalışmaları paylaşamazlar veya müşteri tarafından kullanılmayan çalışmalar üzerinde daha fazla oynayamazlar. Bu, onları gelecekteki iş fırsatlarından ve deneyimlerine dayanarak ücretlerini artırma olanağından mahrum bırakır.
Neden bunu bir değer olarak görmüyoruz?
Kreatifliği ve emeği bütünsel olarak görememek, çalışanların diğer sektörlerdeki işçiler gibi örgütlenme kapasitesini zayıflatıyor. İşçileri örgütlemek genellikle bir sendikaya katılmak anlamına gelir. Sendikalar, iş koşullarını, ücretleri ve işverenlerle pazarlık gücünü artırmak için iş birliği gücünü kullanır.Bu durum, sektör çalışanlarının haklarını savunmaları ve daha iyi çalışma koşulları elde etmeleri için önemli bir örnektir.
Emeğin ve Sanatın Statüsünü Bozmak
Kreatif sektörün mevcut durumu, küçük ve günlük eylemlerle değiştirilebilir. Sanatçıların ve tasarımcıların işlerini birleştirip kolektif bir güç oluşturması, emeğin değerini arttırabilir ve çalışma koşullarını iyileştirebilir.
Küçük Adımlarda Büyük Değişimler
Sendikalar, işçi sorunlarını geniş çapta ele almayı amaçlarken, yerel düzeydeki girişimler de önemli değişiklikler yapabilir. Bağımsız stüdyolar, sürekli büyüme baskısına karşı çıkarak, daha sağlıklı çalışma koşulları sunmayı ve böylece daha kreatif işler üretmeyi hedefliyor.
Müşteriler genellikle işçilerin maaş bilgilerini paylaşmalarını engeller çünkü bu, onların düşük ücretlerle çalışmalarını ve tasarımcıları en düşük teklifi verme yarışına sokmalarını kolaylaştırır. Bu durum, sektörde daha az deneyime sahip olan veya işçi sınıfı kökenli kişileri olumsuz etkiler çünkü önceden var olan profesyonel ağlar genellikle fiyatlandırma standartları hakkında bilgi edinmelerini zorlaştırır.
Tutku Yeterli mi?
Bir İllüstratör, sanat okulunda, illüstratör olarak nasıl geçim sağlanacağını sorduğu için alay konusu oldu. Oysa tesisatçılık öğrencilerine işin ticari yönleri sorulduğunda kimse onlara gülmüyor.
Belki de çözüm, sadece tesisatçı olmaktır. Sonuçta, kimse bir tesisatçıdan sürekli fazla mesai yapmasını veya sadece tanıtım için çalışmasını beklemiyor. Bize “iyi iş” yapmanın ekonomik başarıya yol açacağı söylendi, fakat gerçek genellikle bunun tam tersi olabilir. Büyük kolektif organizasyonlar, çalışan odaklı yapılar ve bilgi paylaşımı ile daha iyi çalışma koşullarına ulaşabiliriz.
Bu tartışma, kreatif işlerde tutkunun yeterli olup olmadığı ve sanatçıların ekonomik gerçekliklerle nasıl başa çıkabileceği sorusunu gündeme getiriyor.
Bunlardan Ne Çıkarmalıyız?
Kreatif sektörde çalışanların karşılaştıkları zorluklar, bu alanlardaki işlerin genellikle ekonomik değeri düşük ve tutku temelli olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bu algı, sanat ile ilgili işlerin “gerçek iş” olarak tanınmamasına, dolayısıyla çalışanların ekonomik ve sosyal haklarının yeterince korunmamasına neden oluyor. Adil ücret ve daha iyi çalışma koşulları için sanatçıların ve tasarımcıların birlikte hareket etmeleri, sendikalaşmaları ve bilgi paylaşımını çoğaltmaları gerekiyor. Bu çabalar, kreatif sektörde çalışanların sadece tutkuyla değil, aynı zamanda adil çalışma koşulları ve ekonomik koşullar ile desteklenmelerini sağlayacak değişikliklere zemin hazırlayabilir.
Etiketlendi:
- Tasarım
Ne düşünüyorsunuz?
Fikrini bilmek güzel. Yorum bırakın.